13 Aralık 2011 Salı

Kitaplar, kitaplıklar, fikirler...




Kitap bence tüm zamanların en mükemmel buluşu...
Kitaplığı büyük olan yerleri nedense hep huzur yuvası gibi gördüm, çocukluğumdan beri. Kütüphanenin içine dalar, sırayla gözüme hoş gelen kitapların sayfalarını çevirir, bazen o dünyada kendimi kaybederdim, ta ki birisi gelip de beni orada bulana kadar. dolayısıyla kitaplar benim sığınağım. arkamda bırakacağım çok büyük bir kitaplığım yok (yani var da bana göre büyük sayılmazJ), bunun nedenini beni tanıyanlar tahmin edebilir.






Stefan Zweig'in dediği gibi:
"günün huzursuzluğunu unutturan o güzel saatlere, insanın sadık dostu, suskun arkadaşı kitaplara, hep yanımızda olduğunuz, varlığınızla bize hep yaşam verdiğiniz için teşekkürler!"



Kitaplıklar genelde bir okuduğu kitabı bir daha okumayan insanların varlıklarını gereksiz buldukları bir şey. Anlaşılamayan şu ki kitaplık dediğin şeydeki kitaplar, sırf insanlar o kitapları sevdikleri için değil, yeniden o kitaplara başvurabilsinler, hatta çoluklarına çocuklarına  aktarabilsinler diye var. "Kitaplık çok gereksiz, sırf sevdiğin için kitapları niye esir edersin, ver başkasına gitsin" diyen adamın kitap okuma kültüründen de kitap niyetine ne okuduğundan da gerçekte ömründe kaç kitap okuduğundan da kuşku duyarım (kesin hükümünü keserim demedim, kuşku duyarım dedim).








Bir kitap size on beş yaşındayken söylediği şeyi elli yaşınızdayken de söyler ama söylediği o zaman öyle farklı gelir ki, size yepyeni bir kitap okuyormuşsunuz gibi gelir.







Okudukları kitapları oraya buraya fırlatan insanları hiçbir zaman anlamadım ve de anlamayacağım. okuduklarını kolilere yükleyip bodruma kaldıranlar gördüm. Mecbur kalmadıkça kitap okumayan insanlar gördüm. Bense kitaplarımı birisine ödünç verdiğimde çocuğunu gece arkadaşında kalmaya yollayan anne tedirginliği yaşıyorum.